Kadın oyun yazarları, erkek-egemen düzendeki tiyatronun tüm cinsiyetçi kalıplarına karşı, özellikle geride bıraktığımız yüzyılda büyük bir mücadeleye giriştiler ve sanatın cinsiyeti üzerine sürekli tartışarak ilerlediler. Kimi kadın oyun yazarları, tıpkı erkekler gibi yazabildiğini kanıtlamaya çalıştı ve eşitlik üzerinden kurdu mücadelesini.
Böylece, zorunlu olarak, kadını nesne konumuna indirgeyen kalıp-yargıları yineleme tehlikesiyle yüz yüze geldi. Kimi kadın oyun yazarları ise, kadın hakları mücadelesinin en radikal tavırlarını benimsedi ve kadının özel alana tıkılarak ikincilleştirilen, değersizleştirilen ve sahnenin dışında tutulan temalarını tiyatronun kamusal alanına taşıdı. Ecriture feminine (dişil yazın) kavramıyla sözlü dilini yazıya dökme hızını artırdı.