‘Cinsellik ve Sınıf Mücadelesi’ 1968 yılında yayınlandığında çok kısa bir süre içinde tanındı, birçok dile çevrildi, birçok grup ve siyasi çalışma çevresinde okunup tartışıldı, ayrıca birçok lisede ileri görüşlü öğretmenlerce derste kullanıldı. Görünüşe göre ahlaksal bir ayrılış ve protesto havasına entelektüel bir ses verdi. Kısa bir süre sonra kitap ve içinde ifade edilen ruhsal tutum, “köktenleşen” ve birdenbire kendilerine “proleter öncü güç” diyen solcular tarafından da sert bir biçimde eleştirildi. Yeraltına inmek isteyen kadro-komünist, terörist gruplar, fabrikalara girmek isteyen gruplar, eğitim işlerine katılmak isteyen gruplar. Ve az çok “doğru çizgi” tartışması, yani bütün diğerlerine karşı sınırları oluşturmayla meşgul olanlar. Birdenbire artık “cinsellik” hakkında değil yalnızca “sınıf mücadelesi” hakkında konuşuluyordu. ‘Cinsellik ve Sınıf Mücadelesi’ artık her yandan eleştiriliyordu. Bir bölümü için yeterince anti-yetkeci değildi, diğerleri için fazlasıyla anti-yetkeciydi, başkaları için de yeterince Marksist değildi ve fazlasıyla “Frankfurt Okulu” özelliği taşıyordu. Birdenbire “kadının” ve “proleter eğitimin” kitapta hiç bulunmadığı anlaşıldı. Bir kez daha iki ya da üç yıl sonra ‘Cinsellik ve Sınıf Mücadelesi’, herkesin bildiği, ama kimsenin okumadığı bir klasik yapıt haline geldi.
(Gri Yayınları, 2006)