Feminist teori, uzun bir süre, genelleştirilmiş bir (grand) teorinin temeli olarak kadınların ortak deneyimi ve maruz kaldıkları ortak baskı üzerinde yoğunlaşmıştı. Ama bu yoğunlaşma, ilginç bir biçimde, kadınlar arasındaki ortalıktan çok çeşitli farklılıkların vurgulanmasına ve ‘kadın’ kavramının hiç de homojen, birleşik bir kavram olmadığının ortaya konmasına yol açtı. Bir zamanların rahatlatıcı ve sıcak ‘kız kardeşlik’ kavramına inanmak artık eskisi kadar kolay değil! Feminizm, kadınların binlerce yıllık ezilmişlik ve ikincillik deneyiminden kaynaklanan ve bu durumu değiştirmeye yönelen bir ideoloji. Düşünceler ve ideolojiler, toplumsal gerçeklikten kaynaklanır ve elbette karşılığında o gerçekliği etkileyip değiştirirler. Yeryüzünde kadınların ezilmesine neden olan toplumsal koşullar egemenliğini sürdürdüğüne göre, ezilmişlikten kaynaklanan bu ideolojinin ortadan kalkmasının koşulları da henüz yok demektir.
(Pencere Yayınları, 1998)